Asitli Saldırı...
Birkaç gün önce, İstanbul / Ataşehir’de bir çocuk, çocuklarda çok az karşılaşılan bir saldırıya maruz kaldı: Yüze asitli (kezzaplı) saldırı... Üstelik bu saldırıyı düzenleyen insan, ailenin en yakını idi ve farklı "üst" özellikler taşıyordu:
1. Yüksek bir entelektüel seviyesi vardı, başarılı bir bilgisayar uzmanı ve sosyo-ekonomik düzeyi bir hayli üst bir kesime aitti.
2. Elit bir çevrede, elit bir aile ortamında yaşıyordu; kendisi ve eşi seçkinler tabakasına aitti.
3. Oldukça normal görünen bir hayat tarzı vardı, sıra dışı hiç bir davranışı yoktu.
Saldırı ve faili incelendiği / irdelendiğinde, çok şey düşündürecek ayrıntılara sahipti. Saldırın temel nedeninin, öldürmekten de beter bir zarar verme duygusu olduğu anlaşılıyor. Eylemin motor gücünü çok güçlü bir öç alma duygusu oluşturuyor. Peki fail bu noktaya nasıl geldi? Faile göre “Kendi çocuğundan çok daha fazla önemsenen ve sevilen bir başka çocuk, kendi mutsuzluğunun nedeniydi. Bir daha yüzüne bakılamayacak hale getirilebilirse, sorun kökten çözülmüş olacaktı!” Bu öylesine güçlü bir hale gelmişti ki; hiçbir ahlaki / vicdani / dini yada en azından insani duygu, bununla baş edememişti. Olay defalarca okunur yada dinlenirken, tüm akıllarda şu soru merakla yanıtını arıyordu: Tüm bu üst bireysel ve çevre donanımlarına rağmen, bu eylemin fikri düşüncesi beyinden neden silinemedi? Neden her türlü anti-duyguya rağmen eylem tarzı hayat buldu?Nasıl oldu da kıskançlık duygusu, yıkıcı bir azap eylemine dönüştü? Olay kadar, bu neden ve nasıllar da oldukça merak uyandırıyordu? O zaman bu merakı, bilimsel analizle yanıtlamaya çalışalım:
- Kıskançlık duygusu, temelde çok negatif bir duygudur; birçok zarar verici eylemi, iç enerji olarak içinde barındırır. Silik yada aşikar değişik davranış türlerine dönüşebilir.
- Bu duyguyla baş edebilme, çok zor karşı bir savaştır. Savaştığınız asıl alan id ve egonun alanıdır ve bu alan da; çok kanlı meydan savaşlarının verildiği koca / karanlık bir mahzendir.
- İd ve egonun bu devasa alanı, iyi organize edilmediğinde, oradan kopacak fırtınalar ve hortumlar, reel hayatınız darmadağın edecektir.
- "Onun var, benim yok"'un gerçek isyanı "benim neden yok" sorusudur. Süper ego etkin şekilde devreye girip bu soruyu yanıtlayamazsa, iki kafadar (id ve ego) bildiklerini yapacaklardır. Buna hiçbir iç kuvvet engel olamayacaktır.
- Öç alma duygusu oluşmadan hatta tohumu atılmadan önlenebilirse ne ala, yoksa içsel vazgeçme asla olmayacaktır
- (Okuduğum gerçek kriminal olaylardan...).
- Kıskançlığın antidotu var mı? Oluşmadan “evet”... Mevcut durumu sindirebilmek, bugün lehte olan şeyin yarın aleyhimize olabileceğini düşünebilmek, kazançların kayıp / kayıpların kazanç potansiyeli taşıdığını algılayabilmek: kıskançlık duygusunun en etkin frenleridir.
Dehşete düşüren bu olay, hepimizin içinde “mahvedici bir negatif enerjiyi” anlatmıyor mu? İşte bunu adıdır kıskançlık....Bütün negatif / saldırgan duyuların anasıdır bu duygu...
İblis’in insanoğlu ile savaşımını da bu duygu başlatmadı mı? Ve sonuçları itibari ile hem kendini ve hem de insanlığı "ateşe atmadı mı?"